‘Biz Kedileri Çok Severiz!’

İki gün önce uçakta yaşanan  ‘ufak’ bir olaya şahit oldum. Gayet normal kabul edilen ama belki de hiç normal olmayan.

Önümüze bir anne ve çocuk oturdu. Anne oldukça sevecen görünüyordu. Sürekli “Aaaa! Bak burada ne var, şurada ne var. Ay ne güzel uçak…” sürekli konuşma halindeydi. Bana biraz fazla geldi itiraf etmeliyim ama bu tarz konuşmaların çocuğu oyaladığı belliydi.

Bizi görür görmez de, yani bebeğimi ve beni, çok sevindi. “Aaaa bak (çocuğun ismini şimdi hatırlayamadım) arkada bebek var! Ne güzel! Biz bebekleri çok severiz!” Bu konuşmalar yolcular uçağa binme sürecinde birçok şey için devam etti. Bir süre sonra onları takip etmeyi bırakıp ben de oğluma kalkış için rahat bir pozisyon bulma uğraşına daldım. Bir ara bebeğim mızmızlanır gibi oldu. Öndeki bayan hemen bir oyuncak kamyon uzatıverdi. “Aaaa bak ne var burada! Dilerseniz oyanabilir.” İçimden “Hmmm. Çocukların ağlamasını istemiyor  anlaşılan.” diye düşündüm. O zaman annenin sürekli konuşma halinde oluşu da daha aydınlandı kafamda. Haksız da sayılmazdı. Uçakta ağlayan çocuklardan çok rahatsız olan insanlar var. Hatırlıyorum, Ece Temelkuran bir keresinde Twitter hesabından THY’nin çocuksuz uçak seferleri yapması halinde daha fazla para ödemeye razı olduğuna benzer bir şeyler yazmıştı da bir kavga kopmuştu internette. Onu haklı bulanlar ve bulmayanlar arasında. Bu kadar çok çocuktan rahatsız olan insan görmekten, o zamanlar hamile olan ben, dehşete kapılmıştım.

Her neyse. Bir ara öndeki bayandan aniden yıllardır görmediği bir dostuyla karşılaşmış gibi bir sevinç çığlığı yükseldi. “Aaaa bak (çocuğun ismini yine hatırlayamadım) ne var burada! Bir kedi! Biz kedileri çooook severiz. Hiçbir şeyi gördüğüme bu kadar sevinemezdim şu an. Lütfeeen yanımıza koyar mısınız? Oğlum ‘oyalanır’ onunla uçuş boyunca.”

Böylesi atılganlığa hep özenmişimdir. İhtiyacından ve hakkı olduğundan öyle emindir ki bir baskı yaratır. Karşı tarafın ister istemez “Peki” olur cevabı. Kedinin sahiplerinin bir anda yaşadıkları şaşkınlıkla evet değişleri de bu durumun güzel bir örneğiydi.  Sonuçta “biz kedileri çok severiz” bayan ‘haklı’ bulundu ve kedi sepetiyle sahiplerine arkası dönük, çocuğu uçuş boyunca eğlemek göreviyle orta koltuğa yerleştirildi. Bu durum sahiplerini kadar benim de içime oturdu. Onlar da kararsız kalmış görünüyorlardı. Bir kedi ya da küçük bir çocuk, hangisi ‘öncelikliydi’?

Bir yandan kendi bebeğimin elinde öndeki  ‘sevgi dolu’ annenin oyalansın diye verdiği kamyon; ki minnettar kaldım çünkü oğlum saadet yaşıyordu onunla, diğer yandan aynı annenin bir başka ‘canın’ uçuştan dolayı (bir de sahiplerinden uzaktayken ve bir çocuk tarafından sürekli oynanırken) yaşayabileceği strese olan duyarsızlığı. Sonuç olarak, sahipleri kadar benim de ‘neyin doğru’ olduğuna yeteri kadar hızlı karar veremeyişimizden dolayı rahatsızlık içinde seyahat etmiş bir kedi.

Galiba dünyanın hali de bu özetle. Bir yanda insanı tüm doğanın üzerinde tutan, diğer tüm canlı cansız herşey üzerinde koşulsuz hakkı olduğunu iddia eden anlayış, diğer yanda bunun doğru olmadığını hisseden ama nasıl tepki vereceğini bilmeyen bir grup. Bazı insanları diğer bazı insanlardan üstün tutan anlayışın uygunsuzluğundan burada bahsetmiyorum bile ya da bazı hayvanları diğerlerinden daha değerli kabul etmekten. Ya kedi yerine ufak bir saksı çiçeği olsaydı?

Biz insanlar bu kadar  ‘üstün’ mü yaratıldık gerçekten? Şu halimizle bu fikre ikna olamıyorum bir türlü.