8

Fikret Teyzemin Bayramı


Bir şeyler yazmaya başladım. Ne yazacağımı bilmiyorum. Yakında teslim etmem gereken projem üzerinde çalışmam gerek aslında. Ankara’dan yeni döndüm. Gideceğim günün sabahına kadar bilmediğim bir yolculuktu bu. Apar topar. Klasik deyimiyle ilk uçakla.

Projem üzerinde çalışmam gerekiyor, evet. Ama Fikret Teyzem olsaydı umursamazdı bunu. Yazardı. Hatta yazmazdı. Bir şeyleri anlatmayı, anlaşılmayı da umursamazdı. Yas tutardı. Ağlardı. Bitince de yine dimdik yaşama devam ederdi. Fikret Teyzem şu anda bu bilgisayarın başında olmazdı.

Kariyer önemli. Para kazanmak önemli. Bir şey olmak önemli. Potansiyelini gerçekleştirmeden ölmemek çok önemli. Ama nedense bunları yazarken bile sıkıldım. Bu sebeplerden yazın Türkiye’ye gitmemiştim.

Oğluma en azından bayramı biraz tattırmak için arife günü, beni ziyarete gelen Tamiş Ablamla şekerpare yaptık. O her sabah olduğu gibi bayram sabahı da cıvıl cıvıl uyandı. Üzerine bayramlıklarını giydirdim. Kahvaltı için mama sandalyesine oturmadan önce Barış Manço’nun Bugün Bayram şarkısı eşliğinde dans ettik. Eşim sesimizden uyanmış, o da katıldı şamataya. Ben bir yandan eşime eski bayram sabahlarını anlatıyordum. Yeni kırmızı rugan ayakkabılarım başucumda uyuduğumu. Sonra Fikret Teyzemi. Onun yazlığında yaşadığımız kalabalık, şenlikli bayramları. İşte o sırada telefon çaldı ve ondan sonra müzik de sustu, bayram da içimde. Teyzemin ölüm haberini verdi annem telefonda. Bir gün önce, yani arife günü, son orucunu tuttuktan, ertesi gün aileye vereceği yemek için hazırlıklarını tamamladıktan, banyosunu yapıp, dualarını okuduktan sonra… ve sadece Ankara’daki tüm aile yetişinceye kadar kısa bir süre bekledikten sonra…tam istediği gibi hala dimdik ayaktayken, kimseye muhtaç olmadan doksan yıldır atan kalbi durdu.

Uçakta onunla ilgili gözümün önünden akan anılarımın sonunun gelmediğini fark ettim. Yanımda kimse yoktu, ağladım çok. En çok da onun yalansızlığını özleyeceğimi hissettim. Avukattı. Hep hakim olmak istemişti. Belki bu nedenle asla karaya ak demezdi teyzem. Dolayısıyla kendi hakkındakindakiler de dahil doğruları duymaya katlanamayan, aynaya bakmaya korkan da yanında pek uzun duramazdı. Ama sevgi doluydu. Eli çok boldu. Hatta bazen gerekenden fazla. Kapısı hep açık, dostu çoktu. Tüm çocukluğumun tatilleri kuzenlerimle birlikte Yalova’daki yazlık evinde geçti. Çocukluğumun gamsızlığıyla, Fikret Teyzem iç içedir, ayrılmaz.

Korkusuzdu Fikret Teyze. Hiçbir şeyi kaçırmaktan korkmazdı. Otobüse, uçağa son dakika binmesine rağmen hep rahattı ve hiçbir zaman bir vasıtayı kaçırdığını görmedim. Son dakikaya kadar keyifle çayını kahvesini içerdi. Hırsızdan da korkmazdı. Yıllarca bildiğimiz salon kapısı gibi dokunsan kırılacak bir camlı kapıya sahip bir evde oturdu Ankara’nın göbeğinde. Üstelik uykusu da çok ağırdı. Kimlerin evine hırsız girdi de onunkine bir şey olmadı.

Çocuk gibiydi. Çabuk kızar, çabuk affeder. Çok özler, ama görmeyince, aramayınca sitem etmez, görünce sevinç çığlıkları atardı. Geceleri sabaha kadar film izler, kitap okur, öğlene kadar uyurdu. Gündemi takip ederdi ve her konuda sohbet edebilirdin onunla. Karar vermezdim. Ne modern, ne de gelenekseldi. Varlığıyla benim yaşamımın bir bölümünü bayrama çevirmişti Fikret Teyzem, kendi ölümünü bir bayram kutlamasına denk getirdiği gibi.

Bundan sonra ki söz kendimedir. Zannetme ki yaşamanın anlamı iki gün sonra atacağın şeylere sahip olmak ya da sen gidince hemen doldurulacak statüleri elde etmek. Yaşamı anlamlı kılan Fikret Teyzen’in sana bu yazdırdıkları. Onun boşluğunda, yitip gidenleri görüyorsun şimdi. Koşulsuz sevgi, hizmet, paylaşım, mertlik. Onlarsız bir Türkiye, bir dünya ve parlak bir geleceğin olmadığını da. En önemlisi de onları konuşmanın yetmediğini, bizzat Fikret Teyzen gibi onlar olmanın gerektiğini de.

İyi ki vardın Fikret Teyze. İyi ki çok sevdik birbirimizi…

Comments 8

  1. Post
    Author
  2. Başın sağolsun..Bu kadar değer verdiğin, sana bu kadar çok şey düşündüren birisini kaybetmek çok zor olmalı. Ama sevdiklerimiz göçüp gitse de sevgileri, anıları hep bizimle. Ne mutlu sana ki Fikret Teyzen gibi birisini tanımışsın. Ne mutlu Fikret Teyzene ki, varlığıyla da yokluğuyla da, bu dünyada birisine senin yukarıda yazdıklarını düşündürmüş.

  3. Post
    Author
  4. Sanemcim, gözyaşlarıyla okudum yazdıklarını, duygularını inanılmaz yansıtmışsın yazına.. Ve mutluyum ki Fikret Teyzen de senin varlığın için aynı şeyleri söylemiştir, söylüyordur.. Ne şanslısınız..

  5. Post
    Author

    Çok teşekkür ederim. Hakikaten bazı insanlar sahip oldukları değerlerle yaşamayı bir sanata çeviriyor. Onları izlemek yetiyor bazı şeyleri anlamaya. Ne mutlu böyle insanların yakınlarında olanlara.

  6. Baş sağlığı dilemek eksik kalacak sanki bu yazının ardından. Başınız sağ, bayramınız kutlu olsun demek geldi içimden. Yaşarken verdiği keyfi, (tüm yaşamı ve) ölümüyle verdiği mesajla devam ettirmiş teyzeniz. Ne mutlu ona, ne mutlu onu anlayabilen sizlere..

  7. Post
    Author
  8. Basin sagolsun Sanem’cim. Öyle icten yazmissin ki böyle bir yakinini kaybetmis olmana üzüldüm. Ayni zamanda hayatinda öyle bir Fikret Teyzen olmus olmasindan dolayi sana gipta ettim. Ne mutlu sana ki Fikret Teyzen varmis. Sevgilerimle. Nusret

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir