Bu yazı bir kapanış ve açılış yazısı. Birkaç gün aldı bu masaya oturmak. Oturabilmek. Kendimi, duygularımı toplayabilmek. Benim için çok önemli, ama bir o kadar da önemsiz bir sonuç aldım. Önemsiz; çünkü başarısız kabul edilseydim de yola devam edecektim.
Hem çok mutlu hem de çok üzgün hissediyorum. Mutluyum; hakkını vermem gerek, bu gerçek bir başarı. Üzgünüm; bu başarı dünyada küresel ısınma, eşitsizlik, savaş, aşırı tüketim gibi bizi adım adım felakete sürükleyen birçok sorun olduğu için ve bunların çözümüne kendimce ortak olmak istediğim için geldi.
Birkaç yıl önce oğlan yoktu, bu blog yoktu ve çok şey yoktu. Ama içimde, ne olduğunu şimdi öğrendiğim şeylerin tohumları vardı. Şu anda, başka boyutlarda yine benzer bir durumda hissediyorum kendimi.
Birkaç akşam önce her zamanki gibi evde yemek yapma telaşındaydım. Kendimi ve bıdığı, danışanım gelmeden önce beslemem gerekiyordu. O, her zamanki gibi her şeye ortak olmak istiyordu. Seviyorum bu hallerini, ama tabi ki ortalığı tam bir kaos haline dönüştürüyor bu çabası. Saat yedide gelecekti ve evdeki ofisime mutfaktan geçilerek gidiliyor. Neyse ki benimle çalışmayı seçenler bazen karışık, ama çoğu zaman mutlu bu çalışma ortamıma alışık.
Sonunda oğlan yemeğine yumuk elleriyle yumulduğunda bir e-posta kontrol arası verdim. Bir yandan yemek parçalarıyla –bazen durdurulması gereken- deneyler yapıyordu ki, okuldan gelen e-postayı gördüm. Mezuniyet sonucumu açıklıyordu. Sadece yarım saatim kalmıştı. Bir şeyler yesem, en azından lekeli bluzumu değiştirsem iyi olacaktı. Bıdık su istiyordu. Yemeğin altını kapatmam gerekiyordu. Bense dayanamadım e-postayı açtım. Mezun olduğumu bildiriyordu, ama bir şey daha yazıyordu; ‘Mezuniyet derecesi: Üstün başarı’. Gerisini okuyamadan oğluma su verdim, yemeğin altını kapattım, bir şeyler yedim, bıdığın altını değiştirdim. Sonra yine geri döndüm daha uzun geribildirimlerin yazıldığı kısıma. Hayatımın güzel anlarından biriydi diyebilirim onları okumak.
Kimse pek aksini söylemez sanırım ki, İngiltere dünyanın yaratıcılığı en yüksek kültürlerinden biri ve sürdürülebilirlik konusu da şu an dünyanın en yenilikçi ve yaratıcı çözümlerin üretildiği (üretilmesinin zorunlu olduğu) alanlarından biri. İşte bu ortamda, okuduğum bu değerlendirmeleri almak gerçekten çok kolay bir iş değil. Kısacası; araştırmamda ve yaşamımda bazı ezberleri bozduğumu söylüyorlardı; çalışmanın ne demek olduğu hakkında, kadın olarak varolmanın ne olduğu hakkında, kimlikler, çok kültürlülük, ‘öteki’ tanımı ve barışın ne olduğu hakkında.
Hepsini bitiremedim, çünkü kapı çaldı ve danışanım geldi. Oğlan koşarak sarıldı ona. Sonra babası geldi, oğlan onun da kucağına atladı. Danışanım, ben, kocam ve bıdık mutfakta neşeyle sohbet ettik. Bir süre sonra babası bıdığı yıkamaya götürdü. Bense ziyaretçimle, üzerimi değiştiremeden, salça lekeli bluzumla mutfağın yanındaki küçük ofisime girdim.
Ve sen, beni buraya kadar okuyan, zaman zaman sözlerinle yüreklendiren, düşündüren ve zaman zaman sessiz sessiz değerlendiren okurum, senin de bu sonuçta payın çok büyük. Sana da teşekkür ederim bana bu zamana kadarki desteğin için. Orada olduğun için çok şükran duyduğumu bilmeni isterim. İyi ki varsın. İyi ki ‘var’ız!