Her şeyin aslında bir hikaye olduğunu anladığımdan beri çok değişti hayatım. Bunu görmemi sağlayan kişilere minnettarım.
Modernizm hikayesi ve hatta post-modernist hikayeler, dinlere dayalı hikayeler, ekonominin nasıl olması gerektiğine ilişkin hikayeler, politikacıların, ideolojilerin, bilimin hikayeleri… Herkes ama herkes hikayesini anlatıyor, bu blogda benim yaptığım gibi. Bunda bir sorun yok. Sorun bunu yaptığımızı unutuyor olmamız. Hikayeleri değişmez gerçekler olarak kabul etmemiz. Kapitalizm gibi. Onun Dünya düzeninin nasıl olabileceğine dair anlatılan hikayelerden sadece biri olduğunu unuttuk ve paranın her şeyden önemli, her şeyin satılıp-alınabilir olduğu zamanla, sorgulanmaz, mutlak gerçeğimiz haline geldi. Kapitalizmi durmadan kendimize, etrafımıza, çocuklarımıza anlatıyoruz ve onun acımasız hikayesi her geçen gün daha da gerçeğimiz haline geliyor. Oysa geçmişte de çok inandırıcı hikayeler anlatılmıştı (ve maalesef hala da anlatılmakta); bir ırkın diğerine üstün olduğu, Dünya’nın düz olduğu, insanın doğuştan günahkar olduğu, doğaya hükmedebileceği…
Birçok insan gibi, ben de artık bunların dışında, yeni (belki de bir yerlerde unutulmuş), yaşama, yaşantıma ‘can’ olan hikayeler dinlemek, söylemek ve gelecek nesillere aktarmak istiyorum, günün birinde çocuğumun daha güzellerini keşfedeceğini umarak. Güzel hikayelerden kastım pembe, pembe hikayeler değil ya da insanı şekle sokan, içini iyi-kötü, güzel-çirkin, siyah-beyaz diye parçalara ayıran hikayeler değil; damarlarımızda akan yaşam pınarıyla buluşturan hikayeler. O yüzden Nijeryalı şair ve yazar Ben Okri’yi dinlemek beni heyecanlandırdı.
Bunu yapmayı on, on beş gündür erteliyordum, Facebook hesabımda zaten paylaştım, blokta hikayelerden çok söz ettim diye. Ama sanırım izlemeleri için bu videonun hazırlandığı kişiler sadece orada değillerdi ki, paylaşma isteği peşimi bırakmadı. Böyle oluyor işte. Bazen neden yazmam gerektiğini ve bunun kime ulaştığını bilmiyorum. Blog istatistiklerinin her gün biraz daha arttığını şaşkınlıkla gördükçe nedenini de sormaktan vazgeçtim. Biliyorum ki sadece aracılardan biriyim, bir fikrin bir tohumun sahibiyle buluşmasına yardımcı olan.
Kısaca, bu ilhamla dolu bir video. Eğer yazıyı okurken içinde onu izlemek için ufak bir merak oluştuysa, Ben Okri’nin konuşma isteği duyma nedenlerinden biri de sensin demektir. Bana göre içimizdeki Doğa, Gaia bu işte. Bizim imkan ve yeteneklerimizi -izin verirsek- ihtiyaç duyanlar için araç olarak kullanan, bunun için ilham veren Gaia. Diğer canlılardan tek farkımız, bunu engellemek ya da parçası olmak için kullanabileceğimiz düşünme yetisine sahip olmak. O bana artık susma zamanım geldiğini söylüyor:-)
İşte Ben Okri vasıtasıyla konuşan Gaia’nın sesi. İyi seyirler!
(Video’nun maalesef Türkçe altyazısı henüz yok.)