Bu ‘Besleyen, Büyüten’ Bhoomie nişanını bana, beraber çalıştığım arkadaşım Liesel Beukes vermişti. Dün topladığım sonbahar yapraklarının yanında çok hoş göründü gözüme. Bir fotoğrafını çekiverdim. Üzerinde de şöyle yazıyor:
‘Fikirler mini minnacık bebekler gibidir ve kanatlarını büyütebilmeleri için beslenmeye ihtiyaçları vardır. Sen de annelerisin!’
Anneliği içimden geldiği gibi yaşama iznini kendime vermeseydim, ebeveynlikle yaratıcılığın bu kadar içiçe olduğunu asla öğrenemezdim sanırım. Anladım ki, özgün ifadesi, anda oluşu, sabırsızlığı, coşkusuyla bir çocuk gibi yaratıcılık da. Buna karşılık yine bir çocuk gibi, yeşermek için ihtiyaç duyduğu şeyler; sevgi, kabul, ilgi, sabır, disiplin ve serbest alan.
Buna kendimden bir örnek verebilirim. Mesela, alışılmışın dışında bazı çözümler üretmemi gerektiren ilk yıllarında çocuğuma kendim bakma isteğimi, kadınlar ya evde oturup bebek bakmalı ya da dışarıda çalışmalı arasında gidip gelen köşeli dünya görüşlerinden başlangıçta bir süre uzak tutmam gerekti. Çünkü hamileyken büyümüş karnımla yurtdışına eğitimim için tek başına seyahat etmem, oğlumu doğumundan iki ay sonra beraberimde yurtdışına okula, yaptığım çalışmalara götürmem bir köşenin, uzun bir özgeçmiş oluşturduktan sonra diğer çalışmalarımı yavaşlatıp önceliğimi çocuk büyütmeye vermem de diğer köşenin yeterince anlayamayacağı şeylerdi. Bu köşelerin yaptıkları tartışmalar da beni eskisi kadar çekmiyor artık. Sanırım içsel olarak yeni bir yerlere yerleştim ben. Orada yalnız olmadığımı da görüyorum. Şimdilik tek söyleyebileceğim ve derinden hissettiğim; bu yerin insan ruhunun, kadınlığın, erkekliğin ve yaşamın sığdırılmaya çalışılıdığı o dar köşelerden daha ferah olduğu.
Dileğim birçok konuda bugüne kadar birçok farklı taraftan bize dayatılmış olan sınırlı düşünceleri yaratıcılığımızı kullanarak sorguladığımız ve doğayı, insanlığı, birbirimizi büyüten, besleyen yeni yaşam, üretim, düşünce biçimlerini bizzat deneyerek, yaşayarak kendimiz bulduğumuz nice ferahlıklara, beraberce.