12

Değiştik

‘Keşfi bırakmamalıyız, ve bütün keşfedişlerimizin sonunda başladığımız yere varıyor ve o yeri ilk defa tanıyor olacağız.’

T. S. Eliot

Yazmaya başlamıştım ki, birden odanın serinliğinden rahatsız olduğumu hissettim ve camı kapatmak için kalktım. Tam o sırada postacının karşı apartmana paket bırakışı gözüme çarptı. Elinde beklediğim pakete benzer bir tane daha vardı. Hemen aşağı, giriş kapısına koştum. Böylelikle postacının zili çalmasına gerek kalmadı ve oğlumun da öğle uykusu yarıda bölünmemiş oldu.

Bu bir tesadüf sayılmaz bence. Çünkü iki seçeneğim vardı. Şimdi kalk diyen iç sesimi dinlemek ya da ‘boşver biraz sonra kapatırım’ demek. İkinci olasılık çok yüksekti aslında. Zira birazdan anlatacağım sebepten yapılması gereken birçok işin ortaya çıkması ve iki yaşını dolduran oğlumun artık ağırlaşmış olması nedeniyle fiziken bugünlerde çok ama çok yorgunum. Akşamları bacaklarımın zonkladığını, vücudumdaki kasların seğirdiğini hissediyorum. Kısaca bu bir saat gün içinde oturabildiğim tek zaman. Fakat iyi ki üşenmemişim de, iç sesimi dinlemişim. Zamanında camı kapattığım için hem oğlum uykusunu aldı, hem ben daha fazla dinlenebildim, hem de postacı katları çıkmak zorunda kalmadı. Bu basit bir örnek belki ama acaba sistem böyle işliyor olabilir mi? Biz içimizden gelen şeyleri beklentisizce yaptığımızda o davranış bizim dışımızda bilip bilmediğimiz ölçülerde bütüne fayda sağlıyor olabilir mi?

Belki daha önemli -belki de değil-, bir süredir içimde Türkiye’ye dönme zamanımızın geldiği konusunda dönüp duran bir ses var. Bu sese, Ankara’dan gelen teklifler de eşlik ediyor. Tabii ki bu teklifleri dinlemek ya da dinlememek yukarıdaki örnek gibi yine bize kalmış. Nitekim daha önce gelen benzerleri karşısında kocamla kararımız hep Münih’te kalmak yönünde olmuştu. Çocuğu olanlar çok daha iyi anlar sanırım. Burada sahip olduğumuz bazı imkanları bırakıp Türkiye’ye dönmemiz onun açısından düşündüğümde mantıksal yönden pek açıklayamadığım bir şey. İmkandan kastettiğim kesinlikle para ve lüks şeyler değil, yaşam kalitesi. Temiz hava, doğa, sanat, ulaşım… Gel gör ki içimdeki o ses susmuyor. Dön diyor duruyor.

Almanya’daki yaşantımı Gezi’den önce ve sonra olarak ayırırsam abartmış olmam sanırım. Yazdan sonra fiziken burada olsam da kalp olarak Münih’e gelemedim. O Türkiye’de kaldı ve kolay kolay da ayrılmayacağa benziyor.

Kısaca bu ve beraberinde gelişen ‘tesadüfler’ sonucunda Ankara’ya taşınma kararı aldık. Oysa Türkiye’den ayrılırken, birgün dönersem de bunun İstanbul’a olacağını düşünmüştüm. Bu açıdan da kararımı ilginç ve beklenmedik buluyorum.

Bunun üzerine saatlerce yazabilirim, ama kalbimle aldığım kararları mantığımla açıklamaya çalışmanın anlamsız çabasına girmeyecek kadar büyüdüm sanırım. Sahip olduğu rahatlıklara rağmen söz konusu kararı almamda yol gösterici olan bu kalp ne sorarsam sorayım sadece, ‘Bazen gitmek, dönmek içindir.’ diyor.

Bizim için ve bütün için hayırlı olsun!

Comments 12

  1. Post
    Author

    Denizcim çok teşekkür ederim. Bir faydam dokunur mu Türkiye’de bilmiyorum ama benim senin gibi arkadaşlarımdan öğrendiğim, öğreneceğim çok şey var. Yakında görüşmek üzere!

  2. Sanemimmmmm ben çok sevindim… Arkadaşlarım hep uzaklarda diye üzülüyorum bencilce bulabilirsin ama gerçekten sevindim. Orada güzel bir yaşantın olduğunu biliyorum umarım mutluluğunuz burada da katlanarak devam eder canım… Türkiye de de senin gibi insanlara, aydınlara, bilgelere ihtiyaç var arkadaşım.

  3. Post
    Author

    Sağol Meldacım. Bakalım doğru da yorumladım mı bu işaretleri, onu da önümüzdeki dönemde yaşayıp göreceğim. Sevgiler

  4. Sanemcim hiç bir şeyin tesadüf olmadığı kesin.yani gerçek olan.Bu tür iz ve işaretleri görmen ne güzel
    .öpüyorum

  5. Post
    Author

    Çoook teşekkür ederim. Film hatırlatması için de. Hakikaten hayattaki ‘tesadüflere’ dair çok hoş kurgusu olan bir filmdi. Yanlış hatırlamıyorsam kırılma noktası da esas kızın metroyu kaçırıp, kaçırmaması idi.

  6. Çok güzel bir yazı olmuş. eline sağlık. Bu konuda ben de çok düşünürüm. Karşıma çıkan seçeneklerden diğerini seçseydim neler olurdu konusuna çok kafa yorarım. Ama bence, karşımıza çıkan yollardan hangisini seçersek seçelim, onu mutlu bir yaşama çevire bilmeyi başarmak önemli olan, ki bu konuda sen çok başarılısın:). Bu arada yazını okurken aklıma çok sevdiğim filmlerden biri geldi “Sliding Doors”.:)

  7. Post
    Author

    Çok çok sağol bu içten yüreklendirmen için. Ben de bahsettiğin sebeplerden çok seviniyorum:) Mesafelerin kısalmasına, birçok güzel yeni olasılığa ve beraberliğe.

  8. Hayırlı olsun kararın:) Yurt dışında yaşayıp da yurda dönmeye karar veren her arkadaşıma “deli misiiiin?” diye sorarım mutlaka. Ama sana sormayacağım çünkü nedense ben de dönmen gerektiğini ve burada çalışmalarının daha da anlam kazanacağını hissediyorum. Gelmene seviniyorum. Tabi bu sevincimde, İzmir-Ankara arası mesafenin uçakla sadece 1 saat olmasının da payı var:)))

  9. Post
    Author
  10. Post
    Author
  11. Kalp sesiniz öyle diyorsa vardır bir bildiği muhakkak. Kısa bir süredir okuyorum sizi. Muhtemelen de uzun soluklu olacak. Yorum bırakmak istedim. Bütüne faydam olmuş mudur bilemeden:)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir