Sabır ve Sabırsızlık

Almanya’dan bir hafta sonra gelmesi gereken eşyalarımız, bir ay oldu henüz gelmedi. Bavulları kısa sürede evimize geçeceğimizi planlayarak hazırlamıştım. Şimdi bir aydır annemin evinde çoluk çocuk kalıyoruz. Çok şükür bir sıkıntımız yok ama kişisel olarak uğraştığım çok şey bir durdurma düğmesine basılmış gibi. Düzene sokmam gereken işler, pek bir şey yapamadığım bu süreçte gözümde dağ gibi büyümeye başladı. Sabırsızlık da bazen buna eşlik ediyor. Her ne kadar vatanım olsa da, burada yeni başlangıçlar yapmam gerekecek.

Son yıllarda değiştiğini düşündüğüm aceleciliğim de, kıyıda saklanmış olduğu yerden çıkarak aslında ne kadar dirençli olduğunu gösteriyor bugünlerde. Bekleme süresi uzadıkça bir an önce her şeye başlamak istemeye başladım. Belki değişimle birlikte bazı kaygılar oluşmuş olabilir. Başarısızlık gibi. Oysa hedefe ulaşmak kadar, başarısızlığın da bir olasılık olduğunun bu çalışmalara başladığımdan beri farkındayım ve bu hiç acıtmadı, çünkü yolda olmak bana hedefime ulaşmaktan daha büyük mutluluk verdi. Değişimi sevsem de, söz konusu açıdan değişmek istemiyorum. Bunun için de çaba harcayacağım, çünkü bahsettiğim düşünce benim için doya doya yaşamakla ve ‘ol’makla eş anlamlı. Ayrıca yapmayı arzu ettiğim şeyler de kısa mesafeli bir koşuyu değil bir maratonu çağrıştırıyor. Daha başta böyle enerji tüketerek nefesimi harcamak olur mu?

Bu konuyla oldukça ilgili, Haruki Murakami’nin koşmaya dair anılarını yazdığı, başlığı Türkçeye ‘Koşmasaydım Yazamazdım’ olarak çevrilmiş kitabını tavsiye ederim. Dün bitirdim.  Spor olarak da yapmayı çok sevdiğim için onun birçok şeyi anlatmak için koşuyu metafor olarak kullanması çok iyi geldi bana. Ardından 2011’de koşarken mevsimleri izleyişimi hatırladım ve nefesimi de kaydetmişim. Şimdi onu da dinledim. O zamanki ümitlerimi, oğlumun dünyaya gelişiyle ve okulla hayatımda meydana gelen köklü değişimleri, bu blog dahil birçok şeye yeni başlıyor oluşumu ve bunlarla çok zorlanmadan başa çıkmamda türlü hava koşulunda ve hatta hamileyken koşmaya devam etmenin oldukça yardımcı oluşunu anımsattı. Eğer Murakami haklıysa, bir taraftaki tutarlılığımız ve sabitliğimiz diğer bir tarafta kırılgan olabilmemize ve risk almamıza izin veriyor olabilir mi?

Aslında başladığımda bunları yazmayı planlamamıştım. Annemin yaşadığı apartmanın arka bahçesinden bahsedecektim. (Bu resimdeki bahçe değil:) Bir de ne zaman açabileceğimi henüz bilmesem de Ankara’da Münih’tekine benzer ama biraz da farklı bir konuda küçük bir çalışma grubu oluşturma niyetim olduğundan. Bu daha oluşmamış gruptaki derin dostlukların, doğmayı bekleyen coşku veren fikirlerin ve göz önünde keşfedilmeyi bekleyen şaşırtıcı şeylerin de heyecanı var içimde. O da sabırsızlığını hissettiğim konulardan biri. Dilerim zamanı gelene kadar niyetimi içimde büyüterek tutabilirim ve bu da güçlü kalbi, çocuksu merakı ve yaşama dair derin bakışı olan kişileri bu çalışmaya çeker.