Beliriveren

Başka bir kalıpla uğraşıyordum. İstediğim gibi olmadı, oyarken hata yaptıkça yaptım, artık içime sinmeyecek noktaya geldi ve kalıp için verdiğim onca emeğin boşa gittiğini anladım. Durdum, kalıbı üzüntüyle kenara koydum.

Bir süre öylece oturup bahçeyi izledim. ‘Neden yapamadın?’ diye sordum kendime. ‘Çünkü öyle bir şey yapman gerektiğini düşünüyordun, ama o kalıptaki görüntü sana ait değildi.’ diye cevap verdi içim. Sonra elime bir oyma bıçağı aldım ve başka bir linol. İçimden geldiği gibi hareket etmesine izin verdim ellerimin, nereye gideceğini bilmeden… Bu nereye gittiğini bilmemek, ama iyi bir yere gittiğini hissetme, ama bundan da emin olamama hali… ‘Daha yüksek anlayış düzeyleri ‘daha düşükten’ gelişmez. Yeni nitelikler birden bire belirirler.’ diyor Arne Naess. Yani onlar da tıpkı bu çiçek gibi plansız, programsız, hesapsız birden ortaya çıkıveriyorlar… Tatlı bir rüzgar gibi geliyor bir bilgeden bu sözleri okumak… Hele de bugünlerde…