
Bize güvenmiş, her sabah atölyenin camında bekliyorsun. Dün oğlumla okul çıkışı sana yine mama aldık. Maman bitmişti. En güzelinden aldık. Cankız’ımıza yedirdiklerimiz gibi.
Çok konuşuyorsun, çok ısrarcısın, bazen biraz bunaltsan da hallerin çok tatlı. Geldin inatla bu bahçenin baharına karıştın. Senin kadar çocuksu bir kedi görmedim. Hele bir de yemek yedikten sonra koşup koşup, oraya buraya saçılmış papatyaları keyifle kendine sürüşün. Seni Ankara kedisi, en pofuduğundan. Nasıl da yumuşak tüylerin. Ben de sana özendim, kağıdıma sürdüm biraz o papatyalardan.

Sadece bir gün gelmedin, neler geçti aklımdan. Hep kötü şeyler. Öldüğünü düşündüm. Günüm buruk geçti, gözlerim seni aradı. Oysa eskiden böyle değildim. Böyle kötü kötü düşünmezdim hemen, belki biri sahiplenmiştir diye düşünürdüm en azından.
Eskiden bir şeyler ters gittiğinde bu kadar kötüsü gelmezdi aklıma. Eskiden… Baharla bahar gibi hissetmeyi özledim. Gelecekten umudu özledim. Doya doya, büyük büyük, güzel güzel hayaller kurmayı. Şöyle senin güneşe uzandığın gibi, geleceğe rahatça bakmayı özledim. Baharla bahar olmayı özledim… Şöyle en pofuduğundan, senin gibi…
