Gelinciklere ayrı bir hayranlığım var. Çok güzeller, çok dikkat çekiciler, çok zarifler, çok kırılganlar ve çok özgürler. Onlar, muazzam güzellikleriyle insanda koparıp alma isteği yaratan, ama ellerde, vazoda uzun süre yaşamayarak kendi doğasından başka kimseye yâr olmayan çiçekler.
Şimdi kırlarda gelincik zamanı, ama sanki geçen yıllara nazaran biraz daha geç göründüler.
Birkaç yıl önce oğlum anneler günü hediyesi olarak toplamıştı. Ben de evdeki vazoda birkaç saat süren ömürlerinde onları çizebilmiş ve çizimle de ilk serigrafi baskı denememi yapmıştım. O zamandan bu zamana, yani üç yıl sonra, söz konusu deseni ilk kez bir çantada kullandım. Vakti zamanı şimdiymiş. Tasarlamış olduğum bu yuvarlak çanta kalıbı da gelinciklere çok yakıştı.
Çalışma biçimimde giderek netleşen şeyler biri, ellerimden çıkan her parçanın o zamana özgü, biricik olması. O an ki önceliklerim, özlemlerim, beğenilerim neyse yaptıklarımın da onu yansıtması oluyor, sanırım olmaya da devam edecek. Burada da benden bir parça görüyorsunuz. Gelinciklerden ilhamla ve onlarınki gibi özgür bir ruhla yapılmış, fakat onlar gibi kısa sürede solup gitmeyecek bir çanta. Bana insâni güçlerimi hatırlattı. Aklımı, yaratıcılığımı, yeteneğimi, imkanlarımı, etrafımdaki kırılgan güzellikleri yok etmek, bozmak için kullanmak yerine; onları büyütmek ve yaşatmak için kullanma gücümü…