Oğlumun Sizden İsteği

günlüğümden, geçen yıl Yuval Harari’nin Homo Deus kitabını okuduktan sonra içimden geçenler, Ekim 2018

Yorgandan uzanmış küçük eli görünüyordu sadece. Elinin altında bir kitap. Öncesinde ısrarla bana seslenip durmuştu.

“Anne gel, ne olur al bu kitabı, görmek istemiyorum.”

Daha önce de benzer bir konuşma geçmişti ve kitabı onun gözününün önünde olmayan bir yere kaldırmıştım. Yine dayanamayıp bulmuştu. Bu benim seçmediğim bir kitaptı, hediyeydi. Benim için güzel ama onun gibi duygulu bir çocuk için kesinlikle ağır bir kitaptı. Ama konu ağırdı zaten, böylesine önemli ve ağır bir konu başka türlü nasıl anlatılabilirdi? Başka türlü anlatılmalı mıydı?

Yetişkinlerin yaptığı anlamsızlıkları, sürekli yetişkinleri üzmeden anlatmaya çabalamayı artık gereksiz buluyorum. Fakat benzer konuları çocuklara anlatmaya gelince, bu nasıl yapılmalı emin olamıyorum. Bu Dünya’da kesin fikirler oluşturmadığım çok şey var, bu da onlardan biri. Onların minik kalplerinin acımasına içim el vermiyor. Ben çocukken böyle ağır sorunların farkında değildim. Olsaydım nasıl bir çocukluk geçirirdim bilmiyorum. Küresel ısınma, iklim değişimi, ekolojik dengelerin altüst oluşu, türlerin yok oluşu… Bunlar gerçekten çok ağır konular ve bugünün çocukları geleceklerinde böylesine büyük sorunlarla mücadele etmek, onlara çözüm bulmak zorunda kalacaklar. Bu nedenle oğluma yaşamda en çok aşılamaya çalıştığım şey umut ve yaratıcılık. Sanırım bu da ancak bahsedilen iki şeye sahip olunarak yapılabilecek bir şey ve evet benim hala umudum var.

‘Anne bu kitaba baktığımda çok duygulanıyorum. İnsanlar neden bu güvercinleri bu kadar çok avlamışlar?” Ne cevap verirsem vereyim. Günler geçiyor, hatta aylar ve yine bir gün geliyor aynı soruyu soruyor. Sanırım güvendiği ya da güvenmesi beklenen yetişkinlerin bu kadar saçma şeyler yapabileceklerini mantığı kabul etmiyor. “Neden, anne?”

Artık hiç lafı dolandırmıyorum, o hayal kırıklığı içinde en azından bana güvenmesini isterim. Bunların farkında olduğumu ve sorunun değil çözümün bir parçası olmak istediğimi bilmesini istiyorum. Ve de bunun için elimden gelen bir şeyleri yaptığımı da. Sonuncusunu bilmesi, hissetmesi sanırım onun için en önemlisi.

“Bir kısım insan aç gözlü davranmış oğlum, bu yüzden ihtiyaçlarından fazla avlamışlar. Bir kısmı içinde acımasızlık barındırmış ve güvercinleri zevk için avlamış. Bir kısmı ise yaptığının böyle sonuçları olabileceğini bilmemiş, bilememiş. Bilgileri olsaydı belki böyle şeyler hiç yapmazlardı, yapmak istemezlerdi. O nedenle yaşamda bilgilenmek, araştırmak, öğrendiklerimizi paylaşmak çok önemli. Bak sen artık hayvanlara böyle şeyler yapılmasının yanlış olduğunu anladın. Onlar için üzüldün. Büyüdüğünde böyle bir şey yapacağını zannetmiyorum.”

(1914’de Cincinnati Hayvanat Bahçesi’nde ölen Martha ile ilgili mini bir belgesel. Ölmeden önce yaşamının dört yılını türünün tek örneği olarak, tek başına geçirmiş.)

“Yine de bu kitabı görmek istemiyorum. Anne ne olur bak şu sayfayı seni okuyanlara göster.” Güvercinlerin avlanma sahnesini göstererek. “Böyle şeyler yapmamalarını söyle onlara. Lütfen! ” İlk defa böyle bir şey rica etti benden. O küçük kalbinin büyük bir duygu yoğunluğuyla üzüldüğünü, Martha ve türdaşlarının yok oluşunun ardından gerçekten yas tuttuğunu hissettim, ayrıca biraz daha konuşursa ağlayabileceğimi ve bunun da onun için iyi olmayacağını da. Hemen silkindim.

Ve kararlı bir sesle;

“Tamam.” dedim “Bu isteğini yapacağım.”

Ve şimdi onun ricasını yerine getiriyorum.

Martha göçmen bir güvercin türünün son kalan üyesi ve bu kitap da onun hikayesi ve gerçek. Onun ölümünden sonra bu tür Dünya yüzünden sonsuza kadar yok oldu. Sayıları milyonlara ulaşan bu göçmen güvercin türünün yok olmasının sebebi; yemek için, zevk için insanlar tarafından durmak bilmeksizin avlanmaları.

Sayıları öyle çokmuş ki, onları yok etmeyi insanın nasıl başarabildiğini bir türlü akıl almıyor. Oğlumun anlayamadığı da bu. Çevresinde, öğrendiklerinde, bu ve buna benzer mantıksız davranışlarla yüzleştikçe yetişkinleri sorguluyor ve eminim içten içe onların seçimlerine olan güveni de kayboluyor. Bunu istemiyor. Ben de istemiyorum.

Bilmemiz gereken şu ki; büyüyen bu nesil iklim ve çevre felaketleri konusunda önceki nesillere yani bizlere çok defa ‘Neden?’ diye soracak. ‘Neden bunlar oldu?’ ve dahası şunu da soracak ‘Bunlar olurken sen ne yaptın?’

Bu sorulara olan cevaplarınızı şimdiden hazırlasanız iyi olur. Zira Greta Tunberg’in ilk öncüllerinden olduğu nesil gümbür gümbür geliyor. Ve hesap soruyorlar. Ve de sormaya devam edecekler.