Baş Nakışçılarla Çalışmak

Beş yıl kadar önce tasarladığım ve oyduğum pervane kalıbı. Sonrasında tüm desenlerini teker teker bastığım bu kumaştan, mutfak perdemizi dikmiştim. Bloğu o zamanlardan takip edenler hemen tanıyacaktır bu kumaşı ve deseni. Bir iki sene sonrasında da, perdeden arta kalan bir kumaşa şu nakış denemesini yapmıştım ve tüm bu aşamaların sonunda ortaya çıkan görüntü beni çok çok heyecanlandırmıştı.

Bugünlerde internetten 30 günlük (İngilizce) bir nakış kursuna başladım. Her gün on dakikayı aşmayan kadar sürelerle yeni bir nakış biçimi öğretiyor. Burada baskılarıma yaptığım gibi, ileride çizimlerime nakış yapmayı düşünüyorum. Nakış insanı çok sakinleştiren bir şey ve içinde sonsuz ifade olasılıkları barındırıyor, ayrıca Türkiye’nin bu konuda yüzyıllara, bin yıllara uzanan köklü bir zanaat ve motif geçmişi de var.

Yapanlar nakışın ne muhteşem bir şey olduğunu bilecektir. Size nasıl hisler veriyor merak ediyorum? Ben adeta içinde doğanın baş nakışçı örümceklerinden tutun, geçmiş gelecek tüm nakışçıların bulunduğu bir portaldan geçerek başka bir boyuta taşındığımı hissediyorum, tüm dinlerin, dillerin, kimliklerin ötesinde kadim bir yere. Nakış doğanın bir dürtüsü, onun adeta en temellerine işlemiş bir edim. Doğayla, doğamızla bağlantıda olmak için illa her zaman dışarıda olmamız gerekmiyor. Hiç denediniz mi nakış yapmayı? Denerseniz pişman olamayacağınızı düşünüyorum. İnternette konuyla ilgili Türkçe birçok kaynak da var. Amaç mükemmellik değil, kendini biraz daha iyi anlamak, görmek ve bazen de sadece bir şeyi tüm beklentilerden uzak sadece içinden geldiği için öylece yapmak. Bir örümcek gibi.