Ektiğinle Karşılaşmak

Birçok insan gibi COVID19 salgınında evde kalma sürecinde bütün rutinim değişti. Tek başına olabildiğim süreler artık yok gibi ve sürekli evin işi, oğlanın okulu, yemek, çamaşır… Yine de benim için her şeyin başı sağlık olduğudan, içimde altta duruma göre artan azalan artan bir bunaltı hissi olsa da, sağlığımız şu an yerinde olduğu için ve bir de arada çıkıp temiz hava alabileceğimiz, kuşların sesini duyabileceğimiz, rüzgarı güneşi yüzümüzde hissedebileceğimiz bir bahçemiz olduğu için çok şükrediyorum.

Twitterdan bir iki doğru haber almaya çalışırken bir yandan da sosyal medya trollerinin yarattığı ortam artık tahammül edilmez geliyor. Bu nedenle evde yıllardır televizyon açmadığımız gibi, bugünlerde akşam saatlerinde özellikle yatmadan önce sosyal medyadan da uzak kalmaya çalışıyorum ve bir iki sayfa da olsa roman okuyorum. Mesela geçen yıl Mo Yan’dan Yaşam ve Ölüm Yorgununu romanını okuduğumdan Çin kültürüne Mo Yan’ın gözünden biraz olsun aşina olmuştum. Ne yiyip, içtiklerine, kriz dönemlerinde nasıl davrandıklarına. Bu salgın sürecinde çok şeyi daha iyi anlamamı sağladı. Bugünlerde de akşamları elimde Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun şimdiye kadar okuduğum üçüncü ve en kalın romanı var. Keskin bir gözlem gücüne sahip Karaosmanoğlu, Mo Yan gibi anlamak kadar görmek için de okuduğum yazarlardan.

Görmek deyince, bahçede öncekinden farklı iki lale daha açtı. Bu soğanların hediye olduğunu hatırlıyorum. Bazı hediyelerin güzellikleri tıpkı bu laleler gibi sonradan anlaşılıyor. Ve ne ekersen, mevsimi geldiğinde o çıkıyor. Bazen insan da yaşamda böyle ne ektiğini unutabiliyor, ama doğa unutmuyor. Belki de bazılarının tek tesellisi ve bazılarının da tek korkusu işte bu geçmişte ekilenler. Platon Devlet adı eserinde, doğruluktan şaşmış bir yaşam sahibinin ölüm gerçeğinin farkındalığını kazandıkça, giderek artan derin bir panik ve korku yaşadığından bahseder. Kendi ektiğiyle karşılaşma olasılığının paniği.  Yaptığı kötülük ve haksızlıklar bilgisinin insanın içine dehşet salan korkusu, doğruluktan şaşarak geçirilen bir yaşamın kaçınılmaz sonlarından biridir diye açıklar;

‘… insan öleceğini düşünür olunca, önceleri aklından geçmeyen korkulara, kaygılara düşer. Bu dünyada kötülük eden Hades’te cezasını çeker, gibi sözlere gülenleri gün gelir, ya bu söz doğruysa, diye bir korku alır. İnsanlar, ya ihtiyarlığın verdiği dermansızlık yüzünden ya da kendilerini öteki dünyaya daha yakın gördüklerinden orada olup bitenler üzerinde kafa yorarlar, kuşku korku dolar içlerine, kimlere kötülük ettiklerini araştırmaya başlarlar. Hayatlarını gözden geçirip, ettikleri haksızlıkların farkında varanlar, çocuklar gibi uykularından korkuyla uyanırlar. Umutsuz bir bekleme içinde zehir olur hayatları. Oysa hiç haksızlık etmediklerini bilenlere hep tatlı bir umut vardır. Pindaros’un dediği gibi ihtiyarlığı besleyen güzel bir umut’ Platon, Devlet s.5 Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi, İş Bankası Kültür Yayınları

Dilerim bu yaşamda güzellik ektiğinden emin olanlardan olalım.