
Bir yazarı okurken, kimi zaman bir portresini eskiz defterime çizmeye dair içimde istek oluşuyor. Belki de bu, sayfalarca yazarın ruh dünyasında dolaştıktan sonra onunla bir de göz göze gelme ihtiyacından kaynaklanıyor. Son yıllarda üç romanını bitirdiğim Yakup Kadri Karaosmanoğlu da onlardan biri.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu okumaya (belki biraz geç de kalmış olabilirim), ilk Münih’ten Ankara’ya taşındığımızda Ankara romanıyla başladım. O zamanlar ( ve hala şimdi), doğup büyüdüğüm Ankara’yı farklı açılardan daha derinlemesine ve bazen de yeniden tanıma, keşfetme hevesiyle doluydum. Romanında, Ankara’nın, Kurtuluş Mücadelesi ve sonrasındaki halini, neredeyse elle tutulacak düzeyde tarif edilmesine şahit olmak, başkent oluşu itibarıyla dört kuşak Ankara’yı yaşamış bir ailenin parçası olan benim için çok değişik bir duyguydu. Ayrıca Karaosmanoğlu, bu dönemi Selma karakterinin gözünden, bir kadının dönüşümü, yetişkin bir birey haline gelmesi süreci üzerinden ve bugünün kadın tartışmalarına dair kalıplaşmış simgelerden biraz ötede anlatması da farklı geldi. Bu tarz, bana göre Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kendisine, kendi inandığı şeylere, fikirlere, iklime, coğrafyaya, siyasete, mimariye, aslında genel olarak her şeye bakışını tasvir edebilir. Okuduğum üç romanında da Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun kendini eleştirebilme becerisine ve bu konudaki samimiyetine hayran oldum, bu özellikle olgunluk dönemi eserlerinden Panorama’da daha açık biçimde kendini gösteriyordu. Yakup Kadri Karaosmanoğlu çok belirgin bir siyasi duruşu olmasının ötesinde, kendisini, inandıklarını, düşüncelerini, gördüklerini cesur yüreklilikle eleştirebilen nefs terbiyesine sahip bir yazar.
Üç romanını okudum, bunlar sırasıyla; Ankara, Yaban ve Panorama oldu. Bu romanlar arasında edebi açından en güçlü bulduğum roman, Yaban oldu. Yaban, birçok kişiye göre ve bence de Yakup Kadri’nin hikaye anlatıcılığının üst düzeye ulaşmış meyvelerinden ve bir çağdaş Türk romanı klasiği.

Özellikle Yaban romanından internette çok alıntı yapıldığını göreceksiniz, ben burada Yaban’dan veya diğer okuduğum iki romanından her hangi bir alıntı yapmayacağım. Zira kendi değerlendirmeme göre, bu romanları baştan sona okumadan, sözünü, hikayesini bitirmesine izin vermeden Yakup Kadri’nin neyi anlatmaya ve anlamaya çalıştığına tam olarak vâkıf olmak mümkün değil ve daha kötüsü yanlış anlamak da çok olası.
Gelelim son okuduğum ve en etkilendiğim eserine, Panorama’ya. Bu roman çok okunan kitaplarından değil, oldukça kalın ve daha geç yaşlarında verdiği eserlerden biri. Yakup Kadri sanki o zamana kadar biriktirdiği tüm yaşam tecrübesini ve gözlemlerini bu kitabın sayfaların içine akıtma ihtiyacı içinde, hatta bazen romanın baş döndürücü hızına, kalabalık karakterlerine yetişmek mümkün olmuyor. Karaosmanoğlu’nun bu romanı yazdığı yaşlarında söyleyecek, birikmiş çok sözü var ve hepsi dinlenilesi. Okurken sürekli olarak karakterlere dair ufak hatırlatıcı notlar almak, ‘bu kimdi acaba?’ diye kitabın ilerleyen sayfalarında kala kalmamak açısından bana çok yardımcı oldu. Ankara ve Yaban’dan yaklaşık 20 yıl sonra basılmış Panorama, ilginç biçimde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsünü biraz daha iyi anlamamı da sağladı.
Yakup Kadri, Panorama romanını oldukça vurucu bir sonla bitiyor. Bu sonun ne anlama geldiği her devirde farklı farklı yorumlanabilir belki. Bitirdikten sonra karakterlere içimden çeşitli sorular sorarak kendim için bir anlamlandırma yaptım ve her etkileyici roman sonrası olduğu gibi üzerinde konuşmadan önce bir süre üzerinde düşünmek için zaman tanıdım kendime. Şimdi romanla ilgili ulaştığım içsel dengede, Türkiye’yi anlamak çabasında olan bir insanın Panorama’yı Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun diğer önemli eserlerinin de yanında kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca Karaosmanoğlu’nun romanları ve Cer Modern’de gezdiğim Bir Şehir Kurmak: Ankara sergisi; Esra Sazyek’in Türk Romanında Ankara isimli Vekam Yayınları tarafından basılan, kapsamlı bir araştırma süreci sonucunda ortaya çıkmış kitabına ilişkin bende bir merak da doğurdu. Şimdi bu kitabı okuyorum.