Aynası İş Yapışıdır Kişinin

Nisan 2021/ Kendi yaptığım deftere, yalnız üç renkle (kısıtlı palet) guaj üzerine, mürekkep, kuruboya, grafit kalem çalışması, bahçemizin laleri

Bu yaz en sonunda kendime bir tarayıcı aldım. Bu sayede artık çizimlerimi dijital ortama daha kaliteli biçimde aktarabiliyorum, ama photoshop tarzı programları hala doğru düzgün kullanamıyorum. Üzerinde yoğunlaşacak vaktim pek olmadı. Tabii ki ufak tefek renk ve boyut ayarları yapabiliyorum, ama bir şey silmek istesem mesela, nasıl silineceğini yine unutmuşum. Kısacası paylaştığım şeylerin hemen hepsi, az önce bahsettiğim renk açısından orjinaline yaklaştırmalar dışında rötuşsuz. Bu doğal halleriyle beğenilmeleri bana olağanüstü motivasyon da sağlıyor. Dijital ortamdaki beceri eksikliğim, gerçek hayattaki becerilerimi arttırdı diyebilirim.

Bir zamanlar Creative Cloud üyesiydim ve bir sürü fikir vardı kafamda, ama zaman olmadı. Hep bir aksilik oldu. Sonunda onca para ödedikten ve pek kullanmadıktan sonra iptal ettim üyeliğimi ve Affinity’e geçtim. O programı sevdim, ama yine detaylarını keşfedecek hiç vaktim olmadı. Tablette hiç çizim yapmıyorum. Orada da yüklü bir çizim programım var, kalemim de var, ama kullanmıyorum.

Zamanım yok dedim, ama bu doğru mu bilmiyorum. Sanırım bu konuya şu an yeterince ilgim yok. Bu süreçte kendi yaptığım eskiz defterlerinin içini sayfa sayfa çizimlerle, resimlerle doldururdum. Programları öğrenmeye harcayabileceğim zamanı, defter yapmayı keşfetmeye harcadım mesela. Belki de benim için dijital değil, gerçek materyallerle çalışmak daha ön planda ve zevkli. Sulu boya, baskı, oyma aleti, kalem, fırça gibi beğenmezsem geri al tuşuna basma imkanı olmayan şeylerle çalışmanın el becerilerimi ve ifademi çok geliştirdiğini hissediyorum.

Bunun aksini tercih edenler ve sevenler de var. Son dönemde Richa Kashelkar isimli Hintli sanatçının resimlerini çok beğeniyorum mesela, ama resimlerini sadece Procreate programında yaptığını bilmiyordum, bana direkt yağlı boya, akrilik veya guajla çalışıyor gibi geliyordu. Bir süre sonra gerçek yağlı boyaya da geçti, güzel işler de yaptı ve bir iki çalışmadan sonra yukarıda bahsettiğim gerçek materyaller kullandığında yaptığını geri alamamanın onda çok stres yarattığını ve yaratıcılığını bloke ettiğini söyleyerek tekrar dijital çizimlere geri döndü. Hala çok güzel işler yapıyor.

Bense tam tersi bu kısıtı seviyorum. Sanırım çalışırken silgi kullanmayı sevmeyenlerdenim. O sıra hata olarak gördüğüm ve gıcık olduğum bir şey bir iki gün sonra baktığımda çok hoşuma gidebiliyor veya bir sonraki seferde ellerimi bu hatayı yapmamak üzere daha dikkatli çalışmaya zorluyorum. Yaptığımı geri alamamak çok dikkatli çalışmama ve ana daha odaklanmama da yol açıyor. Bu odaklanma becerisinin artışı sanat yaparken benim süreçte tecrübe etmek istediğim bir şey. Bir de tabletin soğuk ve pürüzsüz hissini ve gözlerime yansıyan yapay ışığını henüz çok sevemedim. Doğayla arama bir programın girmesini pek istemiyorum. Yaptıklarımın, çalışma tarzımın bir programın hafızasına sürekli kaydedilmesini istemiyorum. Okuma konusunda da öyle, baskı kitapları tercih ediyorum. Yaşamda en azından çalışırken, okurken algoritmalardan uzakta, biraz mahremiyet istiyorum açıkçası. Kalemi bastırdığımda kağıdın dokusu, ellerimin o günkü havası, nem, kalemin ucunun çok açık olup olması, bazen boyanın akıvermesi, bazen ellerimin kayıp baskıyı kenara kaydırmam, bazen fırçaya gereğinden fazla su almam, yani kontrolümün dışında olan ve ismini koyamadığım etkenlerin, yardımcıların adına ne dersek diyelim devrede olmasını seviyorum. Tatlı sürprizler oluyor ve bu sürprizler de bir sürü yeni keşif yapmamı sağlıyor. Kısacası görselliğin yanı sıra yoğun koku, ses, doku ve kinestetik duyularla dolu materyalleri kullanmayı seviyorum. O nedenle sanırım sadece çizim yapmıyor, aynı zamanda oyma bıçağı, linol, serigrafi, su, kumaş, iğne, iplik, tığ, makas, dikiş makinesi gibi malzemelerle çalışabileceğim şeyler de üretiyorum.

Önümüzdeki dönemde bahsettiğim programlar üzerinde biraz daha çalışacağım, ama bunda en baş amacım boya, kağıt vs ile yaptıklarımı dijital ortama daha etkin biçimde aktarabilmek. Büyük olan parçaları tek seferde tarayamıyorum mesela.

Tüm bunların aksine yazılarımı ise bilgisayarda yazıyorum. Elle yazmayı denedim ama yanlışlarımı hemen silememek, hızlı düzeltmeler yapamamak hoşuma gitmiyor. Bir süre sonra kendimi yine bilgisayar başında buluyorum.

Bugünlerde özellikle yaşamda, çalışmalarımda sanal mı geleneksel yöntemler mi konularını ve bunu konudaki tercihlerimin, nedenlerini anlamaya çalıştığımı fark ettim. En başta da kendi mizacımı, doğamı. Mesela benim gibi insanın yeri sürekli sanal ortamlar olamaz, olsa da uzun vadede çok mutsuz ve tatminsiz olacağı kaçılmaz, onu artık kesinlikle idrak ettim.

Bir sanat ürünü ortaya çıkarırken, sonuçta ne ortaya çıkarmak istediğinin yanısıra sanatçının süreçte ne yaşamak istediği veya istemediğine dair farkındalığı da birçok şeyi şekillendiriyor. Kimisi için bu süreç tecrübesi sonuçtan çok daha önde olabilir ve hatta kişinin süreçte kazandıkları, sonuçta ortaya çıkardıklarından daha fazla olabilir. Bunlar insanın üzerinde düşünmesi, farkındalık kazanması gereken önemli şeyler. Benim için süreçteki duyum çeşitliliği ve zenginliği olmazsa olmaz, bu yüzden de işimin bir kısmı daima zanaat içeriyor. Kendimi sağlıklı ve dengede hissedebildiğim yoğurt yiyişim böyle.

Tüm bu tercihlerin bir doğrusu yanlışı olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan kişinin kendisini tanıması ve içsel dengesini sağlayabilmesi için ihtiyaçlarına, mizacına en uygun işi ve çalışma biçimini benimseyebilmesi.