
Bir önceki paylaşımımda Picasso’nun bir Don Quijote çizimini defterime kendi çizimimle not alışımı paylaşmıştım. Çizimin orjinalini burada inceleyebilirsiniz. Bu çizimi yaparken, şimdiki zamanda yaşayan bir insan olarak benden önce yaşamış Picasso’nun bir ölümüsüz kahramana bakışını da yakından inceleme fırsatını buldum. Amacım ileride onun gibi çizmek değil, Don Quijote hikayesinin bir sanatsal dehanın elinde hangi hareketlere ilham verdiğini biraz olsun hissedebilmekti. Peki benim yerime bir AI koysaydık. O ne öğrenmiş olurdu? Onun amacı ne olurdu? En başta ondan ‘o’ diye bahsedebilir miyiz? Biz insanlar bu süreçte neler kaybedeceğiz? Bir Picasso bir daha gelebilecek mi mesela? Peki Cervantes, yel değirmenleriyle savaşan Don Quijote’nun maceraları, ondan kim ilham alacak, AI’lar mı? Bizim burada rolümüz ne ve gelecekte ne olacak?

Teknoloji fetişizmi, teknolojinin kontrolsüz ve ilkesiz ilerleyişine olan tepkileri Don Quijote’un koyun sürüsünü bir ordu zannedip saldırmasına benzetip, komik ve gülünç hale getirmeye çalışıyor. Ama ben de, içten içe bazı sanatçılar gibi, (böyle giderse) birgün gelip asla uyanamayacağımız bir kabusa güzel, eğlenceli bir gezintiye gidiyormuşuz gibi hislerle sokulmaya çalışıldığımızı sezinliyorum. ‘Eğlenceli’, ‘kolayca’, ‘hemen şimdi’, ‘ücretsiz’ sözlerinin ışıltısına kapılıp gitmeye devam etmek insanı insanlığını geride bırakacağı bir yola sokmak üzere.
Aşağıda; yapay zekanın sanata ve dolayısıyla esas insan bilincine olası yıkıcı etkileri üzerine dinlemekte fayda olduğunu gördüğüm bir konuşma var.