Abimi kaybettim. 10 ay oldu. Bu on ay, en zorlandığım zamanlardan biri olarak yaşam hikayemde yerini alıyor. Çok sorguladım, sorguluyorum. Birçok anlamda birçok yas iç içe geçti.
Yaşamımda ezberler daha az yer kaplamaya başladı. Bu dönemde kazandığım çoğu içgörüyü yazmadım, yazmayacağım. Bu şekil yazmalar da anlamını kaybeden şeylerden biri.
Yakınlaştığım kadar, yabancılaştığım çok şey var. En temel bazı varsayımlarım yıkıldı.
Çok fazla neden sorusu üstüme geldi? Kesinlikle on ay önceki kişi değilim.
Mesela anlaşılmak artık eskisi kadar umurumda değil. Anlaşılmak adına yaşamı, yaşamımı anlamlandırma çabamı artık yavaşlatmayacağım. Her anladığımı, kavradığımı anlaşılır hale getirip anlatmak, paylaşmak zorunda değilim, paylaşmayacağım da. Karşılıksız sürekli kendimden bir şeyler vermek zorunda değilim, vermeyeceğim de.
Bu ülke insanın önemli bir kısmı, sahip olduğu değerlerin kıymetini yeterince bilmiyor, bir kısmı değerlerin ne olduğunun farkında bile değil. Yoksa, bugün bu halde olur muyduk? Bu sonlu yaşamımda bu yerleşmiş gerçeği değiştirebileceğimi düşünmek, buna inanmak bir kibirmiş. Bu anlamsız uğraşıyı, kibiri de bırakıyorum. Bir şeyleri gönüllü veya karşılık al(a)madan yapmanın güzel yanlarından biri, istemediğin zaman da yapmamak özgürlüğü.

Yazın, yaslı gönlüme biraz olsun teselli olan Cervantes’in La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote (Yapı Kredi Yayınları) romanından, Çoban kızı Marcela’nın şu cümlelerini buraya not düşüyorum.
“…Dürüstlük, bedeni ve ruhu en çok süsleyen, güzelleştiren meziyetlerden biriyse, güzel olduğu için sevilen kişi, sırf kendi zevki uğruna var gücüyle bu meziyetini kaybettirmeye uğraşan kişinin isteğine boyun eğerek, niçin bu meziyetini kaybetsin? Ben hür doğdum ve hür yaşayabilmek için kırların ıssızlığı seçtim. Bu dağların ağaçları benim dostlarım, bu derelerin berrak suları benim aynalarımdır. Ben düşüncelerimi ve güzelliğimi ağaçlarla, sularla paylaşırım. Ben tecrit edilmiş ateş, uzakta duran kılıcım…”
Özgür olduğunu kendine hatırlatmak zorunda kalacağı bir karşılıksız yükümlülük altında insanın bırakılması veya kendisini bırakması veya böyle hissetmesi, hissettirilmesi ne kadar anlamsız.